Tarihten bugüne Türkiye’yi derinden etkilemiş, çok konuşulmuş bazıları hala gizemini koruyan davalar bu programda.
Ünlü Doktor Neşet Naci Arzan’ın Ankara Ulus’taki muayenehanesine gelen bir genç, doktoru tabancayla öldürüp kaçtığında takvimler 16 Ekim 1945’i gösteriyordu. Ertesi gün cinayeti işlediğini söyleyen 23 yaşındaki Reşit Mercan teslim oldu. Olay bir anda en önemli gündem konusu haline geldi çünkü Reşit Mercan, Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın oğlu Haşmet’le çok yakın arkadaştı ve olaya Haşmet’in adı da karışmıştı...
25 Şubat 1933’te İstanbul, Cumhuriyetin ilanından beri görülen en büyük toplumsal olaylardan birine tanıklık ediyordu. Taksim’de toplanan yüzlerce üniversiteli genç, Vagon Li şirketini protesto için eylem yapmış ve şirketin ofislerini tahrip etmişti. Olayların fitilini Cumhuriyet gazetesinde çıkan küçük bir haber ateşlemişti. “Türkçeyi iİstemeyenin Türkiye’de Yeri Yoktur” başlıklı haberde, Vagon Li’nin İstanbul ofislerinde Fransızca konuşma zorunluluğu getirildiği ve Türkçenin yasaklandığı yazıyordu...
12 Ocak 1949 tarihli gazetelerin birinci sayfasında özellikle edebiyatseverleri çok üzecek bir haber vardı. Ünlü yazar Sabahattin Ali öldürülmüştü ve cesedi Kırklareli’nde, Bulgaristan sınırı civarında bulunmuştu. Polisin açıklamasına göre ceset altı ay önce bulunmuş ama kimlik tespiti yapılamamıştı. İnsan kaçakçılığı yapan bir çeteye yapılan operasyonda olay tesadüfen ortaya çıkmış, Ali Ertekin adlı çete mensubu cinayeti itiraf etmişti. Akıl sağlığının yerinde olduğu anlaşılınca duruşma başladı...
24 Temmuz 1933 günü sabah saatlerinde yolu Kabataş İskelesi’ne düşenler, benzerine az rastlanır bir görüntüye tanıklık ettiler. Jandarma ve polisler, elleri kelepçeli ve boyunlarından birbirine kalın zincirlerle bağlanmış beş kişiyi bir gemiden alarak polis arabasına bindiriyordu. Ertesi gün tüm gazetelerin birinci sayfasında yer alacak bu fotoğraftakiler, Bursa’da gerçekleşen bir silahlı soygunun ve beş cinayetin failleriydi. Ama görgü tanıkları hiçbirini tanımıyordu...
Süreyya Sineması’nın ilk müdürü, Nazım Hikmet’in babası Hikmet Bey idi. Hikmet Bey, 1932’de bir köpek tarafından ısırılıp kuduz aşısı yaptırmıştı. Ama birkaç gün önce bir yaralanma dolayısıyla tetanoz aşısı da yaptırdığı için, iki aşının uyuşmaması nedeniyle ağır hastalandı ve kısa süre sonra öldü. Hastayken, Süreyya Paşa evlerine gelerek sinemanın hesaplarıyla ilgili olarak kendisiyle konuştu. Hikmet Bey birkaç gün sonra ölünce, Nazım Hikmet çok üzüldü ve öfkesini Süreyya Paşa'ya yazdığı bir şiirle anlattı. Olay bu noktadan sonra mahkemeye intikal etti.
Aliye Hanım'ın 1924'te keman dersi aldığı Karl Berger ile arasında büyük bir aşk başlar. Ancak Karl Berger çapkınlıkları ile Aliye Hanım da kıskançlığı ile nam salmıştır. Sonuçta gün gelir, silahlar çekilir, olaylar mahkemeye ve necip Türk basınının sayfalarına intikal eder.